4 Ağustos 2015 Salı

Bir Karalama Üç Baskı


BİR ŞİİRİN ÜÇ BASKISI VE İLK KARALAMASI ÜZERİNE DÜŞÜNCELER


Bugün Facebook'ta bir paylaşımımda Hilmi Yavuz'un birkaç dizesini kullanacaktım. Tahrif etmemek için kütüphanemdeki, şiirin bulunduğu Bedreddin Üzerine Şiirler'in 1988 tarihli baskısına (ilk baskısı 1975) baktım. İyi ki de bakmışım. Zira iki sözcüğü değiştirmişim. Ustaya az kalsın "şarabın" vergisini verdirip "tütünün" haracını ödettirmekle kalmayıp kendimi de sanal dostlara rezil ü rüsva edecektim...

Bu çalışkanlığımın -ağustos sıcağında derya lebinde bir duldaya uzanıp etrafı temaşa etmek varken şiirin doğru yazımı için kütüphane tozu yutmak az şey değil- ödülünü fazlasıyla aldım. Ama hafızai beşerin nisyan ile malul olduğu sözünün yürürlükte olduğu da bir kez daha anlaşıldı.

Ödülüm büyüktü. Aşağıda fotoğrafını göreceğiniz Bedreddin Üzerine Şiirler'in iç kapak sayfasında, el yazımla yazdığım bir şiirimi buldum. Üstelik imzalamakla kalmayıp günü, ayı ve yılı belli olacak biçimde tarih düşmüşüm. Oysa hafızam beni yanıltmıyorsa dergilerde ya da kitaplarımda, altında tarih bulunan şiir yayımlamadım. Çünkü şiire çalışanlardanım ben. Kimileyin bir oturuşta uzunca bir şiirin belkemiğini çıkardığım olmuştur ama tezgâhta epey dönüşüme uğrar yine de. Tezgâh dediysem yanlış anlaşılmasın; yazmak için özel koşullar arayanlardan değilim. Her an, her yerde şiir için notlar alır, eskiz yapabilirim. Öğrenciyken derste de not aldım, çalışırken toplantıda da, içki masasında da, otobüste de... Örneğin Kavis adlı, ara başlıkları olsa da tek bir şiir sayılabilecek kitap 20 yıldan fazla kaldı tezgâhta.

Dönelim bugün bulduğum el yazısı ve tarihle imza barındıran karalamaya: İlk baskısı Temmuz 1989'da yapılan ilk kitabım Çalınmış Kuyuları Babil'in'e girmeden hemen önce yazıldığı anlaşılıyor. İlk karalama 5 Temmuz 1989 günü yapıldığına göre, kitabın basımının da en az bir hafta sürdüğünü varsayarsak, yazıldıktan en çok iki hafta sonra kitaba girmiş ama bu kısa sürede bile epey değişime uğramış.

İlk kitabımın üç ayrı basımında, bu şiirin bulunduğu sayfaların aşağıdaki fotoğraflarını inceleyenler görecektir ki her baskı arasında kimi farklar var. Ama bunlar biçimsel nitelikte. İkinci baskıda yazım kurallarına uyum için gereksiz sözcük birleştirmelerinden, üçüncü baskıda bununla birlikte büyük harf kullanmama tutumundan vazgeçmişim.

Şiire çalışma meselesini bir sohbetimizde sevgili Metin Altıok'a sormuştum. Malum, "Hesap İşi Şiirler"inden hareketle. "Bazı şiirleri ben yazıyorum, bazı şiirler kendilerini yazdırıyor" cümlesiyle özetlenebilecek bir değerlendirmede bulunmuştu. "Kendini yazdıran" şiirlerde bile bir ölçüde şair payı bulunduğunun da altını çizmişti.

Bugün doğumunun (4 Ağustos 1927) 88. yılında saygıyla andığımız Turgut Uyar “Şiirin bir zanaat işi olduğu anlaşılmalıdır artık” diyor. Buna katılıyorum. Öte yandan bütün bu yazdıklarımı, aklım sağ olsun masa başı mesaisiyle, bir mühendis titizliğiyle ölçüp biçip, kırpıp yapıştırıp, törpüleyip tesviyeleyip ben kendim yazdım mı demek istiyorum? Yok efendim, yok öyle bir şey; tezgâhtaki itiş kakışın ne çetin geçtini bilenler bilir. 


Bedreddin Üzerine Şiirler'in 1988 tarihli 4. baskısının iç kapağı...
Çalınmış Kuyuları Babil'in'in ilk baskısında (Dönem Yayınevi, Ankara 1989) "Illusion" başlıklı şiir.

Çalınmış Kuyuları Babil'in'in ikinci baskısında (Öteki Yayınevi, Ankara 1997) "Illusion" başlıklı şiir.


Çalınmış Kuyuları Babil'in'in üçüncü baskısında (Tekin Yayınevi, İstanbul 2014) "Illusion" başlıklı şiir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder